Psikolojide mesleki kirlilik

Psikologlar PDR (psikolojik danışma ve rehberlik) uzmanlarını, psikiyatristler ise her iki grubu ortadan kaldırmaya çalışırken mesleki eğitimi ve yeterliliği olmayan yaşam koçu ve aile dizimi uzmanı gibi kişiler öne çıkıyor.

Psikolojide mesleki kirlilik
REKLAM ALANI
Yayınlama: 24.03.2024
A+
A-

               Aslında
bu yazının başlığı “ruh sağlığı alanında kirlilik” olmalıydı ancak bazı kişiler
psikoloji, ruhla ilgileniyor zannetmesinler diye bu ifade şeklini tercih
etmedim. Ne yazık ki ülkemizde temel psikoloji, psikiyatri eğitimi almadan
ruhsal sorunları çözdüklerini iddia edenler var, “Yılanların soktuğu firavunun
ruhu sana geçmiş, o yüzden yılan fobin var” diyenler var. Ruh kelimesi bu
kişilerin kafalarını karıştırabilir. Çağdaş psikoloji ruhla değil insanların ve
hayvanların bilişleriyle (cognition) ve
davranışlarıyla ilgilenir. Psikoloji her ne kadar “ruh bilimi” anlamına gelse
de bu tarihsel bir adlandırmadır. Nasıl ki adı Muzaffer olan bir boksörün bütün
maçları kazanması veya adı Selvi olan
her kadının ille de uzun boylu olması gerekmiyorsa günümüzde psikolojinin de
ruh bilimi olarak tanımlanması gerekmemektedir.   

BİLİMDIŞI UĞRAŞLAR

               Bugüne
kadar insanın kişiliğini ve davranışlarını belirleyen iki temel faktör olduğunu
düşündük, bunlar kişinin genetik yapısı ve ailesi dahil tüm fiziksel ve
kültürel çevre koşullarıydı. Belirli yatkınlıklarla dünyaya gelen insanın
öğrenerek bir miktar da özgür seçimleriyle varlığını şekillendirdiğine inandık.
Şimdi artık tüm bunları “bağlantısallık ve yaşamdaşlık” kavramları altında
ifade etmeye çalışıyoruz.* İster eski ister yeni bakış tarzı insana ilişkin iç
ve dış işleyişi bilimin sınırları içinde ele alır. Bir de hiçbir bilimsellik
taşımayan, genetikten ve öğrenmeden habersiz yaklaşımlar vardır. Bunlar insanın
kişiliğini, davranışlarını ispata dayanmayan, gelişi güzel, uydurma faktörlerle
açıklamaya çabalar. Bu gruba giren sözde bilimsel yaklaşımlar arasında
astrolojiyi, isim analizini, ruhsal özgürleşmeyi, enerji terapilerini, mistik
ve dini görüşleri psikoterapiye monte etme çabalarını sayabiliriz.  

               Bu
bilimdışı uğraşların yanı sıra ne yazık ki bir de psikolojiyle ilgili hiçbir
temel eğitim almamış olan sahte (çakma) psikologlar var. Bunlardan bazıları
lisansta psikoloji, psikolojik danışma okumadan 40-50 saatlik kurslar alıp aile
terapisti olduklarını zannediyorlar. Ruhsal özgürleştirme uzmanı, yaşam koçu,
ruhsal danışman adı altında, kuramsal temelden yoksun ve süpervizyon almadan
psikologluk yapıyorlar. Bazı genel müdürlerin psikoloji eğitimi almamış yaşam
koçlarına danıştıkları söyleniyor. Kısa süreli kurslara katılıp standart
olmayan eğitimler almış olan ve icraatları denetlenmeyen bu yaşam koçlarına
nasıl güveneceğiz? Bir genel müdür yaşam koçuna “Eşim beni aldatıyor” deyip
ağlamaya başlarsa bu koç ne yapar? Herhalde “Takma kafanı” diyerek mendil
uzatır. 

               Şimdilerde
ülkemizde televizyonun etkisiyle aile dizimi çok revaçta. Psikoterapi bilmeyen,
psikodramanın sadece adını duymuş birtakım girişimciler aile dizimi yapmaya
çalışıyorlar. Bir süre önce bu kişilerin ne yaptıklarını görmek için eşim Prof.
Dr. Zehra Dökmen’le birlikte bir aile dizimi gurubuna katıldık. (Psikoterapiyi
bilen birisi bir karı kocayı aynı anda grubuna almaz.) Gönüllü oldum, aile
hikâyemi anlatmaya başladım. Başlamaz olaydım. Bir ara annem doğmadan önce peş
peşe ölen üç dayımdan söz ettim. Oturumu yöneten kişi beni durdurup -yanlış bir
kararla- yerde yatan üç dayımın cesedini hayal etmemi istedi. Hayal ettim fakat
yıllarca psikodrama yaptığım ve belli bir mesleki olgunluğa eriştiğim için
psikolojik açıdan dağılmadım. Oysa benim tecrübeme sahip olmayan pek çok kişi
bu durumda dağılabilir. Böyle bir durumda amatör yönetici ise dağılan üyeyi
hastaneye götürmek zorunda kalır.    

               Bilimdışından
yardım beklemek aslında çok eski bir insan tercihidir. Kurşun döktürmek, çocuğa
nazar boncuğu, eve at nalı asmak bunlardan birkaç tanesidir. Oysa Ay’a gitmek
veya pandemiyle başa çıkmak konusunda bu tür yöntemlerin işe yaramadığını,
artık bazılarımız öğrenmiş bulunuyoruz.

NE YAPMALI?   

               Bugün ülkemizde psikiyatri, klinik
psikoloji, psikolojik danışma alanları, bu alanlarda onaylanmış, standart
eğitimlere sahip olmayan kişilerin istismarına, saldırısına uğramaktadır.
Özellikle psikoloji, PDR (psikolojik danışma ve rehberlik) ve PDR’nin temelini
oluşturan psikolojik danışma alanları erozyona uğramakta adeta kapanın elinde
kalmaktadır. Bu vahim durum karşısında psikologlar ve PDR uzmanları alanlarını
koruyamıyorlar çünkü kendilerine ait birer meslek odaları yok. Bu iki alanda
çalışanlar psikiyatrinin gölgesi ve baskısı altında kalmışlar,
odalaşamamışlardır. Sokak köftecilerinin 60 yıldır meslek odaları vardır.
Anahtarcıların, çilingirlerin odaları vardır, psikologların, PDR’cilerin
odaları yoktur. Çakma psikologların yaban otları gibi ülkeyi sarmalarının temel
nedenlerinden birisi budur. Çakma makine mühendisi, çakma hekim olamaz çünkü bu
grupların arkasında sapasağlam meslek odaları vardır.  

               Uzun
yıllardır örtülü, şimdilerde ise açıkça bir kör dövüşü var ülkemizde. Psikologlar PDR uzmanlarını, psikiyatristler
ise her iki grubu ortadan kaldırmaya çabalıyor. Bu üç meslek grubu
alanlarını istila eden alan dışı kişilerle uğraşmak yerine birbirleriyle
uğraşıyorlar. Oysa aralarındaki çekişmeye son vermeli, alanlarına musallat olan
fırsatçılarla mücadele etmelidirler. Batı’da psikiyatrist, klinik psikolog,
psikiyatrik hemşire hatta sosyal hizmet uzmanı ekip oluşturup işbirliği yapar.
Bizde bu yoktur. Sol iyidir diye pek çok kişi sol şeritten gider, sol şerit
tıkanır, bazı meslek gurupları ise yalnız ben kazanayım mantığıyla ekip
çalışması yapmaz, meslek alanları talana uğrar.     

Kaynakça

* Kılıç, T. (2021) Yeni Bilim Bağlantısallık, Yeni Kültür
Yaşamdaşlık. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.